Mayıs 31, 2012

Bir yudum daha

   Yaktım sigaramı karşı sahile doğru…  İskemlenin üzerinde oturmuş, dumanımı olabildiğince üflüyorum. O kadar güçlü üflüyorum ki, sanki tüm kötülükler, pislikler bedenimden bir anda kopup gidecekmiş gibi geliyor. Sahilde birkaç balıkçı teknesi ve ben… Hava kararmak üzere. Fenerimi yaktım. Taburenin üzerinde ufak rakı, az peynir. Su dahi yok! Gerçi rakının yanında su içmem ya neyse. Sonra sigara paketine bakıyorum, ben sigara da içmem. Ne hikmetse, içesim gelmiş işte. Hava gittikçe kararıyor. Ufukta batan kızarmış güneşi görüyorum. “Ruhum da bu kırmızı renk kadar sıcak olabilse” diyorum. Derken şimşek çakıyor. Haydaa, bulutlar nereden geldi? Etrafıma bir kez daha bakıyorum. Kimseler yok! Radyonun antenini biraz daha uzatıyorum. Çekmiyor işte Allah kahretsin! Rakımdan bir yudum alıyorum, küçük bir lokma da peynir. “Nereden geldi bulutlar?” diyorum, kızıyorum. Ne güzel güneş ısıtıyordu içimi oysaki… Radyonun antenini biraz daha çeviriyorum. Ses geliyor sanki.
   1dk sonra…
   Biraz daha netleşti. İşte istediğim şarkı! Radyonun cızırtısında ayrı bir hoş geliyor kulağa… Bir yudum daha alıyorum, halis kendi bağının üzümlerinden yapılma Tekirdağ Rakısı… Peynir bitmiş, olsun… rakı var nasıl olsa.
   “Ne güzel çalıyor bu radyo da…” sıradaki parça da güzel. Levent Yüksel'i çok severim. Arkama biraz daha yaslanıyorum. Bir sigara daha yakıp adalara doğru tüttürüyorum. “Bu kaçıncı sigaram?” paket bitmiş işte. Bir şimsek daha çakıyor, öyle kuvvetli ki ciğerlerimde hissediyorum titremesini. Göğüsüm sıkışıyor, yutkunuyorum. Gözlerimi kapatıyorum, kararan havayı bir de ben siyaha boyuyorum. Radyo yine gitti, hem de en keyifli yerindeyken. Şansım yok bu gece… Biraz daha kurcalıyorum, başka kanallara bakıyorum. Bu sefer yönünü güneye veriyorum, tam bulutların olduğu yere doğru. Son dublemi doldurup, bir sigara daha yakıyorum. “Şerefe!” diyorum. Hep geçmişe kaldırılacak değil ya, geleceğe kaldırıyorum bu sefer kadehimi.
   Ses tekrar geldi. Bu sefer bu çalıyor. Ne güzel diyor, “at kadehi elinden bin parçaya bölünsün, dökülsün meyler yere…” derken elimdeki kadehi atıyorum. Parçalanmıyor kahretsin, kumsaldayım! Bir şimşek daha çakıyor, derken bir tane daha, sonra her yer bembeyaz… Hiçbir şey hatırlamıyorum. Neredeyim, nereden geldim, nereye gidiyorum… Ne ağrı hissediyorum, ne de bir acı. En temizini yaptım belki de, en temiz intihar senaryosu. Hem bekliyorsun, hem de beklemediğin bir anda karşılıyorsun…

1 yorum:

  1. geleceğe kalkan kadeh, ilerde moralimizi bozan kim varsa onlara girsin.

    YanıtlaSil