Ben artık ‘Bahtsız Bedevi’ olduğum konusunda iyice eminim.
Bunu anlamam için Sahra Çölü’ne gitmeme ya da ne biliyim kendimi kutuplarda bulmama gerek
yok! Olduğum yerde de gelip buluyor beni o meşhur kutup ayısı, 100 km ileride
de… Nasıl mı?
Yazılarımı az çok
okuduysanız benim Trakyalı bir ‘hanım kız’ olduğumu anlamışsınızdır. Her ne
kadar hayatıma İstanbul’da devam ediyor olsam da, belli periyotlar içerisinde ailemi
ziyaret etmek için memleketime gelir giderim. Yine bu dönemlerden birindeyim.
Ana-baba kucağında yan gelip yatıyorum, ekmek elden su gölden ohh mis! Rahatım
epeyce yerinde. Neyse fazla dağılmadan hemen konuya giriyorum.
Günlerden bir
gün, Avcılar tarafında ufak bir işim çıktı. Aynı gün içerisinde gidip gelmem
gerekiyor. Giyindim, kuşandım çıktım yola. Hava şartları, trafik derken
ortalama 1 saatte Avcılara geldim. Neyse işlerimi hallettim. Buraya kadar
herşey yolunda, dönüyorum… Zaten asıl sorun da burdan itibaren başlıyor.
Efendim bilenler
bilir, İstanbul-Tekirdağ arası 2 yol bulunur. Biri kısayol olarak E-5 (hız
sınırı var), diğeri TEM, yol biraz uzar ama dilediğince yapıştırırsın. Normal
şartlar altında kendi evimden Tekirdağ’a gitmeye kalktığımda TEM’i kullanır
Allah ne verdiyse basarım. Lakin durum Avcılar, yani İstanbul’un kıyısı, olunca
E-5’ten başka bir yol kullanırsan ya ahmaksın ya da çok zenginsin bol benzinin var
demektir. İşte hal durum böyle olunca da E-5’ten başka bir seçeneğim kalmıyor.
Neyse işlerimi hallettim, dönüş yolundayım……
Tek başımayım,
canım sıkılmış. Git Allah git, yol bitmiyor. Avcılar, Beylikdüzü, Küçüğünden
Büyüğüne Çekmece, Çatalca yok olmuyor, yol geçmek bilmiyor. Ne yapsam, ne
yapsam… Açtım müziği son ses bunu dinliyorum. Bir yandan da avazım çıktığı kadar
şarkıyı söylüyorum. “Ohh, Selimpaşa tabelasını gördüm.” Şarkı söyleyince oluyor
galiba, dedim ve aynı şekilde yoluma devam ediyorum. Ben şarkı söylüyorum,
yollar geçiyor derken Silivri’de buldum kendimi.
Efendim, Silivri
dediğimiz yer, gerçi yerlileri biraz kızacak bana ama, İstanbul’la Tekirdağ
arasına sıkışmış, “Trakyalı mı olsam, yoksa İstanbullu mu?” diyen, işine
gelince Trakyalı, işine gelince İstanbullu olan kısacası ne idüğü belirsiz bir
sahil kentidir. Şehrin tam ortasından da E-5 geçtiği için çok sık polis
çevirmesi olur. Neyse, avare bir şekilde şarkıların ahengine kapılan ben, Cem
Yılmaz misali yolları ağlatıyorum siyah serçem eksik bi tek! Tepeden Silivri'yi
gördüm, yokuş aşağı yol alıyorum. Aslında çok hızlı değildim ama yokuş aşağı
olunca hızlanmışım farkında değilim, ilerliyorum. Hani çevirmeler pek sote
yerlere kurulmaz ama radar böyle en abuk yerdedir ve sen onu son anda
fark edersin ya, işte aynı o durumdayım. Radarı farkettim, hızıma baktım “Siktir!”.
Normalde 70’le gidilmesi gereken yolda hız limitinin iki katına çıkmışım. Kaçış
yok yedik cezayı, “babama ne diycem şimdi?” başladım aklımda kurmaya… Hadi
söyledim, adam gözümün yaşına bakar mı? Onu bıraktım TEM’de de değilim basıyım.
“E-5’te bu hız ne! Gebermek mi, yoksa gebertmek mi istiyorsun milleti! Hem bu
kadar hızlı gitmek senin neyine, pilot musun nesin!” babamın sarf edebileceği
kelimeleri düşünüyorum. Ne dese haklı, diyemem ki tek başıma geçmek bilmiyor
yol ondan basıyorum… "O zaman gelme!” der eminim. Neyse polis aracını gördüm
ileride. Sanki o hızı ben yapmamışçasına, süt dökmüş kedi misali yol alıyorum.
Bir yandan da dua ediyorum “Allaaam n’olur beni durdurmasın” diye yalvarıyorum.
Ama nerede…. “34 bilmemne sağa çek!” Açtım camı, kaçış yok…
“Ehliyet, ruhsat lütfen!” neyse uzattım. Polis bana bakıyor,
ben olabildiğince koltuğa gömülüp adamla göz göze gelmemeye çalışıyorum.
Muhtemelen benzetemedi beni.
“Hız limitini aşmışsınız hanımefendi.”
"Aaa, ben mi? Hiç farkında değilim memur bey.” Tabi bu
sırada aklımdan türlü fikirler geçiyor. Nasıl yalvarsam, ne yapsam da cezadan kurtulsam
diye bin bir tilkilerim ve ben oturmuş düşünüyoruz.
“Ceza yazmak durumundayım.” Bu cümleleri duyarken aklıma
öyle bir fikir geldi ki, şimdi oturup düşündüğümde kendim bile inanamıyorum.
Eee, Türk’ün aklı ya kaçarken, ya sıçarken çalışırmış…
“Yaz memur bey, sen de yaz!”
“???”
“Yazın diyorum, memur bey!”
“Nasıl yani?”
“İşsiz, güçsüzüm 1 senedir iş arıyorum. Az önce bir yerden
daha ret cevabı aldım, sen de ceza yazmışsın çok mu? Babam öder artık, yakında
da kapının önüne koyar beni. Yazın diyorum memur bey.
Artık hiç bir şeyde gözüm yok! Bunca sene boşuna okumuşum zaten hala baba eline
bakıyorum. Moralim bozuk, kaçla gittiğimin farkında değilim, babama ne
söyleyeceğimi düşünüyordum. Haklısınız aşmışımdır, cezam neyse ödeyeceğim yazın
lütfen!”
Adam suratıma
bakıyor, ben ise sergilediğim performansa hayret ediyordum. Oyuncu falan da
değilim, nasıl olduysa artık. Bagajı açıp baksa, koltuk kaplamak için alınmış
top top kumaşlar çıkacak.
“Ceza yazılması için bu kadar ısrar eden birini gördüm.
Mesleğimde bir ilksin kızım, geç git, yazmıycam. Ben Şerafettin Komiser babana
da selamımı söyle, sana kızarsa alnını karışlarım! Hiç moralini bozma iş
aramaktan da vazgeçme. Bu arada hızlı da gitme, senin gibi hanım kızlara
ihtiyacı var bu ülkenin. Hadi güle güle!”
Komiser halime o kadar acıdı ki, üzerine “gel evladım” diyip
çay ısmarlayacaktı. Hoş, yalan attığımı bilmesem ben bile inanıcam ya kendime.
Teşekkür edip, babacan komiserin yanından ayrıldım. Bir yandan düşünüyor, bir
yandan da vicdan azabı çekiyordum. Yani bu kadar acındırmaya ne gerek vardı ki?
Adam eminim eve gidince kızı varsa boynuna sarılmıştır ya da hayatını gözden geçirmiştir.
Şimdi düşünüyorum da, iyi mi yaptım kötü mü yaptım? Attığım yalana gülsem mi ağlasam mı hala karar veremiyorum. İşsizliğim ilk defa
işime yaramış, ceza almaktan kurtulmuştum. Trajikomik olay diye buna derler sanırım. Lakin vicdanımla baş başa
kaldım hala komiser bey amcanın yüzü gözümün önünden gitmiyor. Aslında attığım yalan da değil, gerçekti. Tükürsem başım ağarmaz yani.
Hayrola kovdular mı?
YanıtlaSilHiç olmadı ki :)
YanıtlaSilBulamıyorsan ayrı da öbür türlü kötü
YanıtlaSilBen Şerafettin, plakam ezberinde adresine alırsın cezayı :)
YanıtlaSilGeçmiş olsun.
Cezam neyse yazın lütfen bitsin bu ızdırap :)
SilBu cezanin miktari buyuk olacak biraz :)
Silİse gitmeden Tuborg ziyafeti çekip kısa bir kestireyim öyle giderim dedim, telefonun alarmını duymadım is yeri inatla arıyor nerde kaldın, bir kosu bindim arabaya yüz metre gitmeden trafik alkol kontrolü aldı ehliyeti yazdı cezayı yalvarıyorum Antalya'dan ziyarette geldim ben ne yapacam, araç 07 ehliyet Antalya ama 53 promil yüzünden 6 ay gitti ehliyet. Diğer polis bırak çocuktu gitsin ne yapacak burda diyor ben yalvar yakar ne yaparım ehliyetsiz nasıl giderim Antalya'ya desemde kurtulamadım. ya adam Antalya'ya gicik dedim. Yada uzun saçlı cocuklara gicik, çünkü ceza kağıdını verdi elime git şimdi dedi! İyide hani alkol yüzünden aldın ehliyeti beni niye bıraktı hiç anlamadım . Bir gercek varsa oda kız kardesimin hiç trafik cezasının olmaması :)
YanıtlaSil