Esti, gürledi, yaktı, kavurdu derken bir yaz mevsiminin daha sonunu görmüş bulunuyoruz. Başta Mikail olmak üzere yayında ve yapımda emeği geçen tüm boyut mensuplarına teşekkürlerimi bir borç bilirim. Keşke bir haber verseydiniz de Ekim geldiğini anlasaydık ne de güzel olurdu...
Ekim gelmiş, hoş gelmiş lakin bana pek bir sefa getirmemiş. Hatta soruyorum, neden geldin a Ekim? Gelme bence sen git. Üzerinden atlayalım senin, yok sayalım. Ben bir yaşıma daha girmemiş olur, sen sağ ben selamet yaşar gideriz. Hatırlatmış gibi olmayayım ama doğum günüm pek bir yakın. Kısacası dengesiz mi dengesiz bir Terazi burcuyum. Hatta o kadar dengesizim ki yazımın sonunda Terazi burcunun ne kadar dengeli olduğunu savunabilirim. Neyse asıl konumuza dönelim. Hatırlıyorum daha dün 18 yaşındaydım. Bir dizi küçük dağları yaratmış edasıyla, sanki bir bok olmuş gibi 3 gün 3 gece kutlama yapmıştım. Zaman ne çabuk geçiyor oysaki... Lakin bilemezdim 18'den sonra ipin ucu kaçıyormuş. Adam yerine koyulmak için senelerce uğraştım o yıllar geçmedi, sen gel 18 ol sonra 30'una nasıl geldiğini anlama (ps: henüz 30 olaccak kadar yaşlanmadım). O yıllarda ablam bana lolita diye hitap ederdi, bende sanki kötü bir şey söylüyormuş gibi "ablaa ayıp oluyo ama!" diye uyarır utanıp, sıkılırdım ahh salak ben!! Meğersem çok iyi bir şey demekmiş şimdi anlıyorum. Cidden çıtırdım, bir içim su derler ya... Yıllar geçtikçe, insanın sırtına sorumluluklar yüklendikçe yaşlandığını, daha doğrusu büyüdüğünü fark ediyor. Şimdi şimdi anlıyorum 18'inde bir birey olunmadığını. Reşitsin belki ama hala çocuksun. Evet, gece kulüpleri nüfus kağıdını görünce seni içeri alıyor ama dönüp hala babandan para istiyorsun. Seni idare etsin diye annenle koordineli çalışıyorsun. Kısacası hala bir zavallısın. Çöp adamsın işte anla be çocuk! Derler ya dün boktu bugün koktu, işte o hesap... 18 yaşımdaki hareketlerimi şimdiki bana yapıyor olsaydım, hiç acımadan suratımın orta yerine çakar "artistliğin kime ergen!" diyerek kendimi yine kendime aşağılardım. Böyle de gerçekçiyim kahretsin! Neyse uzun lafın kısası, Ekim ayı beni hem maddi hemde manevi yönden epey etkiler. "Maddi yönden neden etkiliyor ki?" dediğinizi duyar gibiyim. Efendime söyleyeyim, bundan 9 ay önce ebeveynlerimizin libidosu pek bir yüksekmiş. Yememiş içmemiş, bazıları içmiş kaza kurşunu olmuş o ayrı, hepsi bir anda çiftleşmişler. Hemen hemen bütün arkadaşlarım ben de dahil olmak üzere bu ay doğmuşuz. Ee, doğum günüydü, kutlamasıydı, hediyesiydi ıvırı zıvırı derken ay sonunu görebildiğim pek söylenemez. O yüzden mi, ay sonu kapalıyım canım rahatsız etmeyin beni. İşin manevi boyutuna gelecek olursak, bence hiiiç gelmeyelim her şey zaten ortada. Yaşlanıyorum işte ötesi var mı! Fakat şunu söylemeden de geçemeyeceğim; Her yaşın bir güzelliği var en güzel çağımdayım!
Gencim, ee güzel de sayılırım, işim gücüm yerinde kendi paramı kazanıyorum. Kah orada, kah buradayım... Daha ne diyebilirim ki? Sadece şunu söylüyorum, yazdıklarımı dikkatli okursan 'mutluluk' dediğim şeyi son iki cümlemin arasında bulabilirsin...
Sevgiler...
16 ekimde sana bir kitap yollarım artık:)
YanıtlaSil