Eylül 20, 2011

Mezun olduysam ne olmus ??


Beynimi bu ara "nasıl bir baltaya sap olurum?" sorusu fazlasıyla işgal ederken, ben ise koltuğumda kurulmuş yan gelip yatıyor adeta günümü gün ediyorum. Hatta koltuğa o kadar yerleşmişim ki, sünger popomun şeklini almış, arada bir ihtiyaçlarımı karşılamak için kendisinden ayrılsam bile eski haline dönmez oldu. Benim de maşallahım varmış yani... İlk, orta, lise derken üniversiteyi de bitirdim. Hala dün gibi aklımdadır hazırlık yıllarım. Gerçi yaşlandığını kabul etmek istemeyen ilkokul birinci sınıfı bile dün gibi hatırlar. Hoş ben daha akşam ne yedim onu bile hatırlamıyorken ilkokul yıllarım nereye... Mezuniyet telaşıydı, elbisesiydi, kepiydi, saçıydı, başıydı derken, 5 yılın sonunda "acilen tatile ihtiyacım var" diyerek iş bulmama konusunda bizimkileri bir süre idare ettim. Lakin daha fazla nasıl oyalayacağım onu ben de bilemiyorum. Yan gelip yatmak kadar güzel bir şey yokmuş, hele ekmek elden, içtiğin su da gölden olunca... Ailen ne kadar zengin olursa olsun ya da 5 kuruşu olmasın, 20 küsür yaşlarında mezun-işsiz bir birey aile içerisinde büyük stres ve sıkıntıya neden oluyor, kısacası kişi hor görülüyor. Babam her ne kadar sıkıştırmasa da ben onun inceden iğnelemelerini çok iyi anlayabiliyorum. Hatta biraz önce kendisinden ufak bir taş yedim bile; beni bilgisayar başında gören babam, "kızım ne yapıyorsun, internetten başvuru mu yapıyorsun?" diyerek, 2 saniye içerisinde bunalıma girmeme neden oldu. Bu aralar suratımdan eksik olmayan sivilcelerimin nereden geldiğini şimdi daha iyi anladım. Babam bir bilse burada dert yanıyorum, üstüne "beni millete mi şikayet ediyorsun" diye kendisinden ikinci fırçamı yerim.
Neredeyse 15 yıl süren eğitim-öğretim hayatımın ardından okulların açıldığı şu güzel, bol güneşli günlerde boş boş takılmak da ayrı bir heyecan. İçinde bulunduğum bu dönemin bana en büyük faydası ise her dizi hakkında bir bilgimin olması. O kadar çok vaktim var ki, tv kanallarının bu sezon yumurtladığı dizi furyasında akşam izleyemediklerimi illa ki gündüz izliyorum. En çok üzüldüğüm ise 7/24 yayınlanan Doktorlar dizisini takip etmemem oldu. Kim bilir izleseydim belki bu işsiz günlerimde bana bir faydası dokunur, ben de bir hemşire, hiç olmadı bir hasta bakıcı olurdum. Boşluktan abuk sabuk şeylere dertlenirken, bir yandan da aklıma lanet etmeyi de ihmal etmiyorum tabi.
"Babamın gözüne nasıl batmam?" diye ürettiğim yöntemleri biraz iş bulmak için düşünseydim şimdiye bir Angelina Jolie, hiç olmadı dublörü olurdum. Bu düşünceler arasında kaybolurken, üniversitede neden işime yarar spesifik şeyler okumadığım için de halime küfretmiyor değilim. Öyle bir bölümden mezunum ki ne işletmeciyim, ne de ekonomistim, kısacası bölümce sıfatsızın tekiyiz! Oysa bir mimarlık, hukuk ya da tıp okusaydık, "şimdi sen ne oldun?" diye soranlara yapıştıracak net bir cevabım olurdu. Ama ne yazık ki bu soru her yöneltiğinde, beni strese sokuyor karşımdakinin anlamayacağını bile bile bölümümün adını söylüyorum.
-kızım sen ne okudun? 
-uluslararası tic..... 
-ooo uluslararası, çok iyi çok iyi uluslararasından mezun olmuşssun sen. Devamını duydumu acaba amcam.
İçinde bulunduğum durum bana her ne kadar psikolojik baskı uygulayıp, beni ezip geçse de bünyem yan gelip yatmam konusunda ısrarını sürdürüyor. Ben de sol omzumdaki şeytana uyup üzerinde oturduğum koltuğun süngerini bu arada biraz daha şekillendirmeye devam ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder