Haziran 01, 2012

Komiser Bey Amca


   Ben artık ‘Bahtsız Bedevi’ olduğum konusunda iyice eminim. Bunu anlamam için Sahra Çölü’ne gitmeme ya da ne biliyim  kendimi kutuplarda bulmama gerek yok! Olduğum yerde de gelip buluyor beni o meşhur kutup ayısı, 100 km ileride de… Nasıl mı?
   Yazılarımı az çok okuduysanız benim Trakyalı bir ‘hanım kız’ olduğumu anlamışsınızdır. Her ne kadar hayatıma İstanbul’da devam ediyor olsam da, belli periyotlar içerisinde ailemi ziyaret etmek için memleketime gelir giderim. Yine bu dönemlerden birindeyim. Ana-baba kucağında yan gelip yatıyorum, ekmek elden su gölden ohh mis! Rahatım epeyce yerinde. Neyse fazla dağılmadan hemen konuya giriyorum. 
   Günlerden bir gün, Avcılar tarafında ufak bir işim çıktı. Aynı gün içerisinde gidip gelmem gerekiyor. Giyindim, kuşandım çıktım yola. Hava şartları, trafik derken ortalama 1 saatte Avcılara geldim. Neyse işlerimi hallettim. Buraya kadar herşey yolunda, dönüyorum… Zaten asıl sorun da burdan itibaren başlıyor.
   Efendim bilenler bilir, İstanbul-Tekirdağ arası 2 yol bulunur. Biri kısayol olarak E-5 (hız sınırı var), diğeri TEM, yol biraz uzar ama dilediğince yapıştırırsın. Normal şartlar altında kendi evimden Tekirdağ’a gitmeye kalktığımda TEM’i kullanır Allah ne verdiyse basarım. Lakin durum Avcılar, yani İstanbul’un kıyısı, olunca E-5’ten başka bir yol kullanırsan ya ahmaksın ya da çok zenginsin bol benzinin var demektir. İşte hal durum böyle olunca da E-5’ten başka bir seçeneğim kalmıyor. Neyse işlerimi hallettim, dönüş yolundayım……
   Tek başımayım, canım sıkılmış. Git Allah git, yol bitmiyor. Avcılar, Beylikdüzü, Küçüğünden Büyüğüne Çekmece, Çatalca yok olmuyor, yol geçmek bilmiyor. Ne yapsam, ne yapsam… Açtım müziği son ses bunu dinliyorum. Bir yandan da avazım çıktığı kadar şarkıyı söylüyorum. “Ohh, Selimpaşa tabelasını gördüm.” Şarkı söyleyince oluyor galiba, dedim ve aynı şekilde yoluma devam ediyorum. Ben şarkı söylüyorum, yollar geçiyor derken Silivri’de buldum kendimi.
   Efendim, Silivri dediğimiz yer, gerçi yerlileri biraz kızacak bana ama, İstanbul’la Tekirdağ arasına sıkışmış, “Trakyalı mı olsam, yoksa İstanbullu mu?” diyen, işine gelince Trakyalı, işine gelince İstanbullu olan kısacası ne idüğü belirsiz bir sahil kentidir. Şehrin tam ortasından da E-5 geçtiği için çok sık polis çevirmesi olur. Neyse, avare bir şekilde şarkıların ahengine kapılan ben, Cem Yılmaz misali yolları ağlatıyorum siyah serçem eksik bi tek! Tepeden Silivri'yi gördüm, yokuş aşağı yol alıyorum. Aslında çok hızlı değildim ama yokuş aşağı olunca hızlanmışım farkında değilim, ilerliyorum. Hani çevirmeler pek sote yerlere kurulmaz ama radar böyle en abuk yerdedir ve sen onu son anda fark edersin ya, işte aynı o durumdayım. Radarı farkettim, hızıma baktım “Siktir!”. Normalde 70’le gidilmesi gereken yolda hız limitinin iki katına çıkmışım. Kaçış yok yedik cezayı, “babama ne diycem şimdi?” başladım aklımda kurmaya… Hadi söyledim, adam gözümün yaşına bakar mı? Onu bıraktım TEM’de de değilim basıyım. “E-5’te bu hız ne! Gebermek mi, yoksa gebertmek mi istiyorsun milleti! Hem bu kadar hızlı gitmek senin neyine, pilot musun nesin!” babamın sarf edebileceği kelimeleri düşünüyorum. Ne dese haklı, diyemem ki tek başıma geçmek bilmiyor yol ondan basıyorum… "O zaman gelme!” der eminim. Neyse polis aracını gördüm ileride. Sanki o hızı ben yapmamışçasına, süt dökmüş kedi misali yol alıyorum. Bir yandan da dua ediyorum “Allaaam n’olur beni durdurmasın” diye yalvarıyorum. Ama nerede…. “34 bilmemne sağa çek!” Açtım camı, kaçış yok…
   “Ehliyet, ruhsat lütfen!” neyse uzattım. Polis bana bakıyor, ben olabildiğince koltuğa gömülüp adamla göz göze gelmemeye çalışıyorum. Muhtemelen benzetemedi beni.
   “Hız limitini aşmışsınız hanımefendi.”
    "Aaa, ben mi? Hiç farkında değilim memur bey.” Tabi bu sırada aklımdan türlü fikirler geçiyor. Nasıl yalvarsam, ne yapsam da cezadan kurtulsam diye bin bir tilkilerim ve ben oturmuş düşünüyoruz.
   “Ceza yazmak durumundayım.” Bu cümleleri duyarken aklıma öyle bir fikir geldi ki, şimdi oturup düşündüğümde kendim bile inanamıyorum. Eee, Türk’ün aklı ya kaçarken, ya sıçarken çalışırmış…
   “Yaz memur bey, sen de yaz!”
   “???”
   “Yazın diyorum, memur bey!”
   “Nasıl yani?”
   “İşsiz, güçsüzüm 1 senedir iş arıyorum. Az önce bir yerden daha ret cevabı aldım, sen de ceza yazmışsın çok mu? Babam öder artık, yakında da kapının önüne koyar beni. Yazın diyorum memur bey. Artık hiç bir şeyde gözüm yok! Bunca sene boşuna okumuşum zaten hala baba eline bakıyorum. Moralim bozuk, kaçla gittiğimin farkında değilim, babama ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Haklısınız aşmışımdır, cezam neyse ödeyeceğim yazın lütfen!”
   Adam suratıma bakıyor, ben ise sergilediğim performansa hayret ediyordum. Oyuncu falan da değilim, nasıl olduysa artık. Bagajı açıp baksa, koltuk kaplamak için alınmış top top kumaşlar çıkacak.
   “Ceza yazılması için bu kadar ısrar eden birini gördüm. Mesleğimde bir ilksin kızım, geç git, yazmıycam. Ben Şerafettin Komiser babana da selamımı söyle, sana kızarsa alnını karışlarım! Hiç moralini bozma iş aramaktan da vazgeçme. Bu arada hızlı da gitme, senin gibi hanım kızlara ihtiyacı var bu ülkenin. Hadi güle güle!”
   Komiser halime o kadar acıdı ki, üzerine “gel evladım” diyip çay ısmarlayacaktı. Hoş, yalan attığımı bilmesem ben bile inanıcam ya kendime. Teşekkür edip, babacan komiserin yanından ayrıldım. Bir yandan düşünüyor, bir yandan da vicdan azabı çekiyordum. Yani bu kadar acındırmaya ne gerek vardı ki? Adam eminim eve gidince kızı varsa boynuna sarılmıştır ya da hayatını gözden geçirmiştir. 
   Şimdi düşünüyorum da, iyi mi yaptım kötü mü yaptım? Attığım yalana gülsem mi ağlasam mı hala karar veremiyorum. İşsizliğim ilk defa işime yaramış, ceza almaktan kurtulmuştum. Trajikomik olay diye buna derler sanırım. Lakin vicdanımla baş başa kaldım hala komiser bey amcanın yüzü gözümün önünden gitmiyor. Aslında attığım yalan da değil, gerçekti. Tükürsem başım ağarmaz yani. 

7 yorum:

  1. Bulamıyorsan ayrı da öbür türlü kötü

    YanıtlaSil
  2. Ben Şerafettin, plakam ezberinde adresine alırsın cezayı :)

    Geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  3. İse gitmeden Tuborg ziyafeti çekip kısa bir kestireyim öyle giderim dedim, telefonun alarmını duymadım is yeri inatla arıyor nerde kaldın, bir kosu bindim arabaya yüz metre gitmeden trafik alkol kontrolü aldı ehliyeti yazdı cezayı yalvarıyorum Antalya'dan ziyarette geldim ben ne yapacam, araç 07 ehliyet Antalya ama 53 promil yüzünden 6 ay gitti ehliyet. Diğer polis bırak çocuktu gitsin ne yapacak burda diyor ben yalvar yakar ne yaparım ehliyetsiz nasıl giderim Antalya'ya desemde kurtulamadım. ya adam Antalya'ya gicik dedim. Yada uzun saçlı cocuklara gicik, çünkü ceza kağıdını verdi elime git şimdi dedi! İyide hani alkol yüzünden aldın ehliyeti beni niye bıraktı hiç anlamadım . Bir gercek varsa oda kız kardesimin hiç trafik cezasının olmaması :)

    YanıtlaSil