öğrencilik hayatımın bana verilmiş tüm görevlerini tamamladığım şu günlerde, ben de ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum... adı üstünde bu blog sadece "GÖSTERMELİK"
Her şey çok basit aslında, aldım verdim ben seni yendim. Kavgalar bana göre değil, kasten sebepsiz yere yaptığım hiç bir şey olmadı. Ama yine de kimse beni anlamadı. Genelleme yapmadan özel olarak eleştirdim, eleştirildim. Geri gitmedim ama 2 adım atıp 1 geri geldim, sonuçta 1 adım yine öndeydim. Uzlaştırırım, zıt bakışların mutlaka bir ortak noktası vardır. Uyum, anlayış ve estetik, benim açımdan hayatın temel taşlarıdır. Görsellik olmadan uyum olmaz, uyum olmadan anlayış olmaz ve bunların hepsini estetik bütünler.
Bir teraziyi gözümün önüne getiriyorum. Sezgisel olarak adalet sağlamaya çabalayıp, bir kefeden alıp öteki kefeye, ötekisinden alıp tekrar diğer kefeye koyuyorum. Tıpkı karmaşa ve çelişki dolu yapımda doğru olanı bulmaya gayret eder gibi. Kimseye zarar vermeden çelişkimi içimde yaşayıp kendi terazimi dengeliyorum. Dizginlerim elimde... Çok şey bekler gibi görünüp, bir tek şey istememle, işte bu kadar kolay !
Gökyüzü buram buram bahar ışıldıyorken, fonda çalan müzik
ezgileriyle birlikte aynı ışıltıyla mis kokulu havaya eşlik ediyor. Bu güzel
özlenen havada kimi sahil kenarında oturup çayını yudumluyor kimi meydanlarda
işlerine yetişmek için koşuşturuyor, kimi ise trafikte sabrının sınırlarını
zorluyor. Her ne olursa olsun yüzlerdeki tebessüm aynı, bahar öpücüğü…
Ruhumu hareketlendiren
bahar, kendimi şehrin en işlek caddesinde çayımı yudumlayıp insanlara bakarken
bulmama sebep oldu. Siyah çerçeveli gözlüğümün arkasından izlediğim silüetler
bir araya geldiğinde baharın verdiği enerjiyi açıkça hissetmeme neden oluyor. Evet, herkes mutlu!
Bir köşeye çekilip etrafımı gözlemlemek bana her zaman terapi
gibi gelmiştir. Farklı yüzler, farklı kıyafetler, farklı tarzlar, ruhlar ve
bedenler… Tahmin yürütürüm, acaba ne iş yapıyor, yaşı kaç, evli mi, bekar
mı, çocuğu var mı diye. Merak ederim
acaba aşık mı, yoksa yalnız mı? Yüzler, gözler, mimikler hemen ele verir
kendini. İnsanları analiz etmek işte bu kadar kolaydır. Dudağının kenarındaki
tebessüm keyifli bir aşk yaşadığını ya da henüz başlangıçta olduğunu söyler.
Kocaman bir gülümseme, aşık ve aradığını bulmuş, karşılıklı demektir. Boynu
hafif yana yatmış içini geçiriyorsa, biri var fakat söyleyemiyordur. Başı önde
kolları birleşmişse çok büyük darbe almış demektir. Elinde avucunda hiçbir şey
olmadığını da, bir köşeye çekilmiş tek başına oturan adamdan anlarsınız.
Kaybedendir o, yazıktır hem mutlu hem mutsuzdur. Yemek yemeyi çok sever, çünkü
duygu açlığını ancak bu şekilde geçiştirir. Baharın gelmesine sinirlenir.
Sokaklar yine aşık sevgililerle dolacaktır. Tebessümlü, el ele tutuşmuş çiftler
görecektir sokak köşelerinde. Arkalarından küfür edecektir ya da “keşke…” diyecektir. Sarmaş
dolaş etrafını süsleyen sevgililer olacaktır, kimi bahar öpücüğü konduracaktır
dudaklarına. Dışlanacaktır, sap diye kenara ayırılacaktır. Hüsrana uğrayan
benliğiyle “kimse yok ohh kafam rahat” diye kendini teselli edecektir. Fakat böyle düşünse dahi bir adım öteye geçemeyecektir. Her ne olursa olsun o yine de, etrafını dolduran bu çiftlere boynu yana bükülmüş bir şekilde içini geçirecektir. “Benim
onlardan ne eksiğim var?” diye soruyu hep kendisine yöneltecektir. Ne de olsa "Geldi bahar ayları, gevşer gönül yayları" diye boşuna dememişler...
Bahar, iyi ettin
hoş geldin de sana soruyorum; Nerede benim bahar öpücüğüm?